
19 Şub Doğum Korkuları Üzerine
Doğuma dair her kadın aynı pozitif bakış açısında olmayabiliyor. Bu gayet normal bir durum.
Bazı anne adayları doğumu fizyolojik, doğal bir süreç olarak algılarken bazıları ise, en çok da bilinçaltından getirdiği korkularla doğumu ağrılı ve zor bir süreç olarak algılamakta.
İlk grup anne doğumu coşku ile karşılayıp ve daha rahat bir eylem gerçekleştirebiliyor. Peki diğer grup anne adayı?
Aslında onlar da tanıdık çoğumuzun içinde bir parça barındırdığı taraf çünkü. İşte bu tarafımız insanlık var olduğundan beri gerçekleşen doğum eylemini beden ve bebeğin uyumu ile gerçekleştiğini unutan taraftır.
Gerek çevresinden duyduğu negatif hikayeler, izlediği reyting kaygısı dolu doğumun gerçekliğinden tamamen uzak doğum sahneleri, toplumda doğuma ve gebeliğe dair kullanılan negatif dil, sosyal medyada karşısına çıkan doğru yanlış pek çok bilgi ve daha benzerleri doğum korkularını yaratmakta.
Bu korkular tıpkı buzağına benzemekte. Doğum esnasında, farkında olduğumuz ve dile getirdiğimiz korkular üst kısmı oluştururken, doğum anında ortaya çıkan bilinçaltımızdan gelen korkular ise buzdağının görünmeyen alt kısmını oluşturmaktadır.
Peki bu korkular doğuma nasıl etki ediyor?
Sizlere uzun uzun doğum hormonlarından bahsetmeyeceğim. Başka bir yazının içeriği olsun. Kısaca bahsetmem gerekir ki; doğumu başlatan ve ilerlemesini sağlayan oksitosin hormonudur. Bu hormonun yarattığı dalgalar sayesinde bebeğiniz adım adım dünyaya gelecektir. Bir de adrenalin vardır ki kendisi ilkel bir hormondur. Tehlike anında bedeni uyarır. Biyolojik tüm canlılar için olmazsa olmaz bir hormondur. Adrenalin doğumun sonunda salgılanarak anneye bebeği itecek gücü kazandırır.
Henüz oksitosin ile bebeğin aşağı inişi tamamlanmadan adrenalin salgısı olursa doğum ya durur (oksitosin salınımını baskılar) ya da rahim kaslarının çalışmasını güçleştirir.
Rahmin çizgili kasları çalışırken, rahim ağzında açılarak, bebeğin geçmesine izin verecek dairesel kaslarında pasif olması gerekir. Ancak beden kendini tehlikede hissettiğinde salgılanan adrenalin hormonu dairesel kasların çalışmasına izin vermez.
Çünkü doğada bir memeli canlı tehdit altındaysa doğumu durur ve ona kaçacak fırsatı tanır. Canlı kaçıp kendini kurtararak güvenli bir alanda tekrar oksitosin ile doğumunu tamamlar. Bu neslin devamlılığı için muazzamdır.
Peki biz insanlar… Doğum yapan anne için tehdit unsuru olup oksitosin hormonu salınımını baskılayanlar…
Annenin sayabildiği korkular buzdağının görünen kısmıdır.
Peki görünmeyen kısmı?
Bu korkular doğum anında ortaya çıkar ve anne korkmaya başlar. Bilinçaltından gelen korkuların yanı sıra; bazen gergin bir eş ya da endişeli annesi, halası, kayınvalidesi, odaya çok sık girip çıkan yabancı personel bile annenin ilkel benliğinde tehdit algısı yaratabilir.
Tüm bunlar, adrenalin hormonunun salınımını destekler. Sonuç rahim kasılmaya çalışırken rahim ağzı direnç gösterir. Böylelikle ağrılı kasılmalar başlar. Anne ağrılardan korkar, korktukça daha çok adrenalin salgılanır ve gergin kasılmalar tekrar tekrar yaşanır… Ve bir kısır döngü başlar.
Evet sevgili anne doğum esnasında burada sıkışıp kalmamak için, mutlaka doğum korkularından arınmalısın. Bilgi, korkunun panzehiridir. Eğitimlere katıl ve bu sayede doğumun doğallığını, bedenin işleyişini, gevşemeyi, ilaçsız rahatlama tekniklerini öğren. Kitaplar oku, negatif kişi ve hikayelerden uzak tut kendini. Gerekirse psikolojik destek al.
Ve gerçek hazırlığını tamamlayarak doğum anını korku değil coşkuyla bekle. Doğum başladığında gevşe, nefesine odaklan ve en çok da bedenine bebeğine güven. Sadece onları izle ve çalışmasına izin ver. Doğum doğal, normal bir süreçtir ve insanlık var olduğundan beri süregelmektedir…
Sevgilerimle
Doula Deniz Karabıyık
No Comments